25 Aralık 2010 Cumartesi

Gelecek Planı...

      Bu lanet hastalıktan ve bu lanet olasıca her şeyden nefret ediyorum. Elim, kolum, bacağım, ayağım, beynim her yerim ama her yerim bağlanmış gibi. Büyük bir kütle var beni tutan. Ve hep aynı şeyi söylüyor: Sadece olduğun yerde dur, asla kıpırdama. İyi de nasıl. Kaybettikçe kaybediyorum sahip olduklarımı, daha ne kadar durabilirim olduğum yerde. Sanki adım atsam değişecek bütün hayatım. Ama o adımı atsam da geri dönerim hemen ya da öylece dururum yolun ortasında yine. Biliyorum ki ben bunu.
      Ve şimdi narsist sevgilim, birlikte olabilmemiz için bana şartlar sunuyor. Seneye onun yanına gitmeliymişim, ikinci üniversitemi de orada okumalıymışım. Sanki çok kolaymış gibi ha deyince üniversite. Geçmiş karşıma mantıklı bir biçimde izah edip duruyor bunu. Tamam haklısın da be adam sordun mu hiç bana istiyor muyum tekrar okumak. Düşünmek yok, benim işim değilmiş o. Kendisi benim yerime de düşünürmüş zaten. Tek istediği de benim kendi ayaklarımın üstünde durmammış. Şu kahrolası fedakarlıklar, neden hep her şeyi ben yapmak zorundayım ki. Benim küçük Narcissus' um yavaş yavaş büyüyor olmalı ki, beni de anladığını söyleyip durdu. Anlaşılmak ? Sanki bir rüya gibi. Yine de daha az kavga çıksın diye uğraşıyor olmalı, beni anladığını söyleyerek. Olsun, bu da bir adım onun için öyle değil mi.
      Peki ya ben ne istiyorum. Tamam onun yaşadığı şehirde yaşamayı kabul ettim. Bu ise fedakarlıktan da öte deli cesareti olmalı. Peki ya geleceğimle ilgili asıl istediğim ne. Bir bilebilsem bunu gerçek anlamıyla. Belki de o zaman öğrenebileceğim çaba harcamayı. Oysa ben sadece olduğum yerde duruyorum, her zamanki büyük itaatkarlığımla. Ne okulumdan mezun olabildim, ne bir işim var ne de bir hayatım. Yapmak istediğim tam olarak ne bilemiyorum. Tek değişmeyen gelecek planımsa, pipomu içebileceğim rahat bir ortamımın olması. Yoruldum artık kendi içimdeki kayboluşlardan. Sanırım bu yüzden emir vermeye aşık bir adamla birlikte oluşum. Belki de ailemin yerine koyabileceğim birini aradığımdan ona sahip oldum.
      Oysa ki o, bilmiyorum şüphedeyim artık ve çok da fazla sanmıyorum beni gerçekten sevdiğini. Sanırım artık kabullenmem gerekiyor bunu.Sevginin, ne kadar mükemmel olursa olsun, karşındakinden vazgeçmeye engel olamayacağını öğrenmem gerekiyor. Çünkü o daha bir hafta önce, uzaktan yürütemediğimizi, ayrılmayı düşündüğünü tek kurtuluşumuzunsa benim oraya gitmem olduğunu söylemişti. Ne kadar acı verici beni terk etmeyeceğine güvenebileceğim bir erkeğimin bile olmayışı. Ve yine ne acı, tüm bunlardan bahsediyor olmam...
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder